top of page

-yazının sonunda bir anket var, benimle çalışmalara ilgiliyseniz, katılıyor veya katılmak istiyorsanız lütfen ankete cevap veriniz-


Sevgili arkadaşlar merhaba!

Umarım güzel bir yaz dönemi geçirmişsinizdir, keyifleriniz yerindedir.


Ben yazın boş durmadım ve verdiğimiz molada ilgi duyduğum konulardaki çalışmalarıma devam ettim.

Enerji çalışmalarımı ilerlettim. Geçen hafta Reiki master’lığımı aldım. Yoga ile uzun yıllardır yürüdüğüm ve beni hocam Lütfiye Öznur Açıkalın'ın ustalığında Usui Ryoho Reiki ve Usui Işık Çemberi ile 3 yıl önce buluşturan enerji çalışmaları ustalığa getirdi, mutluyum.


Enerji çalışmalarına ilgi duyanlarınız varsa (ki derslerde enerjiyi çok kullanıyorduk, aşinayız aslında) derinleşmek için bundan sonra daha fazla onunla karşılaşacaksınız.

Reiki uyumlama vermeye de başlayacağım. İlgilenenlerle zaten buluşacağız.


Ayrıca son bir kaç yıldır ufak ufak ilgilendiğim, Ses Banyosu eğitimini alarak kendi kendime geliştirmeye çalıştığım çanaklar ve ses ile ilişkimi Soundala Therapy ile Ses Meditasyonu Uygulayıcılığı eğitimi ile daha derin bir yere taşıma yoluna girdim. Enerjinin meditasyonun ses frekansları olarak deneyimlendiği bu alan da beni müthiş etkiliyor.


Reiki ve Ses Meditasyonu beni değiştiren demek yeterli gelmez, dönüştüren kaynaklar olmaktalar.


Bende haberler böyle 🙂 Sizler neler yaptınız, yaz nasıl geçti, haberlerinizi duymak/okumak isterim çok. Lütfen bana yazın 🌸


Kış programı ile ilgili detaylı açıklamayı aşağıda yapıyorum, ama program için her zamanki gibi bir anket oluşturdum. Ankette en çok tercih edilen gün/saat kombinasyonları ile ilerleyeceğiz. Ben değil, katılacak olanlar seçecekler yine :)


Ana başlıklarımız şöyle;


Zoom Yoga programımıza Ekim başında başlayalım dedim, yine haftada 3 dersimiz olacak. Derslerimizin içeriğinde temelde bir değişiklik yok, mevsime göre temelden başlayarak baharda vereceğimiz araya dek her anlamda derinleşerek, gelişerek ve genişleyerek ilerleyeceğiz.


Satsang/Meditasyon, yıllardır konuştuğumuz ama benim bir türlü zaman ayırıp organize olamadığım meditasyon ve yoganın asana dışındaki deniz derya konularına açılan, pranayama, çakra sistemi, mantra gibi enerji çalışmaları ve somatik uygulamalar içeren Satsang buluşmalarını da 2 haftada 1 online olarak yapmaya niyet ettim. Zoom ders programına göre akşamları 21:00'de başlayacak ve 1-1,5 saat sürecek çalışmalar olacak. Ankette bunu bulacaksınız, katılmayı düşünüyorsanız kutuya bir tik atarsınız.


İstanbul YüzYüze 1 Günlük İnziva, yaklaşık 4-5 saat sürecek birliktelikler içerecek, şehir dışında yaşasanız bile gelmeye değecek çalışmalar yapacağımız günübirlik buluşmalar olacak. Kapsamlı, öğrenmeli, deneyimlemeli en güzeli mat üzerinde yüz yüze buluşacağımız ve doğrudan temas edebileceğimiz yoğunlaştırılmış bir grup alanı olacak. Bunu da siz istiyordunuz, o nedenle gelin diyorum :)

İlk yüz yüze buluşma muhtemelen Ekim sonu-Kasım başı gibi olur.

İçerik olarak daha önce benim Levent’teki stüdyoma gelenler hemen hatırlayacaklardır, Tanrıça serisi yapmıştım, buna benzer olacak, ama asana pratiğinden hariç, çok daha kapsamlı bir program olacak.


Kavuşum Kampları, geçtiğimiz baharda küçük bir kamp yaptık, birlikte aynı alanda buluşmak hepimize çok güzel geldi. Az sayıda kişi olarak buluşmamızın verdiği fırsatla hem grup olarak çalıştık, hem de birebir her katılımcıya zaman ayırarak tek tek temas edebildim. Her seferinde en fazla 5-6 kişinin katılımıyla bu kampları tekrarlamak arzusundayım. Eski öğrencilerim ve derslerime, çalışmalarıma katılanlardan davet ederek gerçekleştirmeyi arzu ettiğim bu kampları duyurmayacağım, ilan olmayacak. Katılma arzusu duyarsanız, ekteki Form bunun için hazırlandı. Formdaki sorularınız alanına Kavuşum Kampı yazmanız yeterli, bilgilerinizi girerek davetiye listesine adınızı yazdırabilirsiniz. Eğer listeye kaydolsanız da davet almazsanız, lütfen bilin ki, sizin katılacağınız kamp, içinde tam bir özgürlük ve güven hissedeceğiniz başka bir Kavuşum kamp grubu olacağı içindir.


Yazın uzun sessizliği ve arasından sonra dolu dolu bir kış geçirelim arzusu ve hazırlığı ile geldim, dilerim ki, herkese ulaşsın, ve kavuşumlarımız gerçekleşsin ❤️🙏




‘Gittikçe artan alaycılık duygularınız konusunda endişelenmekte haklısınız ve kendinizi ve çevrenizdekileri korumak için harekete geçmeniz gerekiyor. ... Alaycılık tarafsız bir tutum değildir ve bizden neredeyse hiçbir şey istemese de son derece bulaşıcı ve inanılmaz derecede yıkıcıdır. Bana göre, en yaygın ve kolay kötülüktür.Bunu biliyorum çünkü gençliğimin çoğunu dünyayı ve içindeki insanları hor görerek geçirdim. Hem baştan çıkarıcı hem de rahatlatıcı bir tutumdu. Gerçek şu ki, gençtim ve ileride ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bilgiden, öngörüden, öz farkındalıktan yoksundum. Sadece bilmiyordum. Bana hayatın kıymetini ve insanların temel iyiliğini öğretmek için bir yıkım gerekti. Dünyanın ve onun ruhunun güvencesizliğini ortaya çıkarmak, yardım için ağladığını anlamak için bir yıkım gerekti. Ölümlülüğün değeri olduğu fikrini anlamak için bir yıkım gerekti ve umut bulmak için bir yıkım gerekti.Alaycılığın aksine, umutluluk zor kazanılır, bizden taleplerde bulunur ve çoğu zaman Dünya'daki en savunulamaz ve yalnız yer gibi hissedilebilir. Umutluluk tarafsız bir pozisyon da değildir. O, muhaliftir. Alaycılığı yerle bir edebilecek savaşçı duygudur. Her kurtarıcı veya sevgi dolu eylem, ne kadar küçük olursa olsun... şeytanı delikte tutar. Dünyanın ve sakinlerinin değerli olduğunu ve savunulmaya değer olduğunu söyler. Dünyanın inanmaya değer olduğunu söyler. Zamanla, bunun böyle olduğunu anlarız.’

- Nick Cave





Ne de güzel söylemiş Nick Cave’ciğim. Her kurtarıcı ve sevgi dolu eylem, ne kadar küçük olursa olsun… şeytanı delikte tutar…


Şeytanımız kim, içimizdeki, haksızlık, adaletsizlik ve kötülüklere karşı saldırganlaşmak ve ona benzemek isteyen parçamız mı? Muhtemelen öyle.

İnsan olma deneyiminde birleştiğimiz yerler merhamet, acı, sevinç gibi daha görünür, yüzeydeki duygularımız değil sadece, kimsenin görüp bilmesini istemediğimiz, kendimize bile göstermekten çekindiğimiz deliklere, mağaralara sakladığımız, başkasında gördüğümüzde lanetlediğimiz, inanamadığımız, belki de tiksindiğimiz parçalar.

 

O nedenle her kurtarıcı ve sevgi dolu eylem, ne kadar küçük olursa olsun kıymetli.

 

Çünkü umutluluk zor, tiksindiğimiz, bize -kendimizdekinden tanıdığımızdan- acı veren potansiyel ile karşılaştığımızda, onu değersizleştirmek, ötekileştirmek arzumuz öylesine kuvvetli ki, alaycılığa yapışmak ve onunla kendimizi hemen korumaya çalışmak acelesine kapılmak en doğal görünen savunma tepkimiz -olabilir-

 

Oysa alaycılık da yüzeydeki duygulardan biri ve altındaki değersizlik, görülmeme, kurban bilincini örten bir tül gibi, sadece farklı kılığa girmiş şeytandan başka bir şey değil.

 

Deliklerin kapaklarının açıldığı, şeytanın ortaya çıktığı ve önce biraz tedirgin olup, endişelenilse de, sonunda şapka düştü kel göründü rahatlığına ererek kelliği herkesin gözüne sokarak, bununla, kötülükle kabul görmenin beklendiği, hatta, bunun dozunu arttırarak, değer verilmesinin beklendiği zamanlar. Şeytanının koluna girip onunla dolaşarak, öncesinde saklamaya çalıştığı herkesin, şimdi gözüne sokarak normalleştirme, maruz bırakarak teslim alma aşırılığının çağındayız.

 

O nedenle umutluluk zor. Çünkü alaycılığın altında kin, öfke, nefret tomurcuklandırmak kolay da, umutluluk tomurcuklandırmak zor.

 

Oysa ötekilik dünyadaki en savunulamaz ve yalnız yer gibi hissettirebilir kolaylıkla.

 

Savunmaları bırakmak zor, çünkü adı üstünde savunmaya yararlar. Öte yandan savunma kurban olduğu, ezildiği, görülmediği, değersiz ve yalnız olduğu duyguları besler. Savunmada olmak, kurbanlık -olabilir-


Umutluluk o nedenle savaşçı bir duygudur. Sadece alaycılığı değil, kötülüğü -kurban bilincini besleyen savunma eylemi olan savunmasız bir yapayalnızlığı- şeytanın her türünü delikte tutar.

 

Yazarın fotoğrafı: NesterenNesteren

Katherine May’in Enchantment kitabından, yürümek hakkında yazdığı, bana müthiş ilham veren, kendi yogam ve meditasyonumun deneyimi ile eşleşen bir paragrafı aşağıda paylaştım. İlham olsun.



"Yürüdüğümde üç deneyim katmanından geçerim.

Birincisi tamamen tenimin yüzeyiyle, yani duyularımın anında geri bildirimiyle ilgilidir. Çoğunlukla seğirir ve rahatsızdır: çizmelerim sıkar; çorabıma bir çalı takılır. Sırt çantam omuzlarıma tam oturmaz. Bu aşamada yürüyüşüm dur-kalklar ve sonsuz bir dizi ayarlamayla kısıtlanır. Gerçekten uzağa gitmek isteyip istemediğimden asla emin olamam.

Ama, yürümeye devam edersem, bu hisler sonunda kaybolur ve onların yerini köpüren düşünceler, gelişen fikir ve iç görüler ve zihinde neşeli bir gevezelik hissi alır. Bu, bir yürüyüşte zihnimin içinin bereketli hissettiği noktadır; içinde yaşamak o kadar zevklidir ki, bacaklarımın durmasını asla istemem. Burası, sorunların akıl almaz yöntemlerle çözüldüğü, cevapların başından beri bilinen gerçekler gibi geldiği bir yer, yaratıcı bir alandır.

Eğer yürümeye devam edersem, sonunda o da kaybolur. Belki kan şekeri düşüklüğündendir, belki de patlamış mısır beynim sonunda kendini yakar ama bir noktada çok farklı bir ruh haline, kendimi sessiz ve boş hissettiğim, kelimelerin ötesinde bir yere ulaşırım. Bu benim en sevdiğim aşamadır, bir süreliğine hiçbir şey olmadığım, sadece elinde bir harita, ayakları rotayı bilen ve benim müdahaleme ihtiyaç duymayan, hareket eden parçalardan oluşan bir varoluş, bir açık alandır. Burada hiçbir şey olmaz ya da öyle görünür.

Ancak sonrasında, en derin iç görülerimi, kim olduğumun temelini oluşturan anlamlarda ve anlayışlardaki büyük değişimleri bulurum. Bu haldeyken, ben açık bir kapıyım."

-Katherine May, Enchantment








Ws kurmak
bottom of page